Aslında hepimizin yüreğinde saklı bir insan vardır. Herşeyi bizim hayal ettiğimiz gibidir. Saçı, ten rengi, göz rengi, boyu, fiziksel görünüşü, konuşması, ses tonu, gülüşü, hatta düşüncelerini bile biz belirleriz.
Fakat gerçek hayatta aşk bir anda çıkar karşımıza bizim yüreğimizdeki insanla alakası bile yoktur belki. Ama biz yinede şairin dediği gibi hoşlandığımız bedenlere istediğimiz ruhları koymaya çalışırız. Bir süre kendimizi kandırır aşkın bu olduğuna inandırırız. Zamanla aşkın böyle olmadığını anlarız fakat geç kalmış oluruz bir kere.

Peki öyleyse Aşk nedir?
Aşk hiç beklenmedik anda gelir çalar kapımızı. Belki küçücük bir gülüşüne aşık oluruz. Bizim hayallerimizdeki görünüme ve düşüncelere aykırı bile olsa kalbimizdeki ritmi yavaşlatamayız. İçimizde adeta kelebekler uçuşur ve o andan itibaren aşktan gözümüz hiç birşey görmez.
Kendimizi aşka bırakmalıyız. En azından hayatta aşkı bir kere yaşamadan ölmemeliyiz.